17 Mayıs 2011 Salı

Gerzefeneri

Karadeniz'in Sinop ili Gerze sahilinde deniz seviyesine yakın bir burunda dalgalarla çarpışan, adeta sürekli yıkanan deniz feneri, çevresinde dolaşma imkânı bulunan geniş bir platformla ziyaretçileri karşılıyor. Kıyıda ki yeri, yerleşim birimlerine çok yakın olmasına karşın, yalnızlığın buram buram yaşanıp, hissedildiği, huzur veren, senarist olup film, fotoğraf çekmeye özendiren özel bir konuma sahip.
 Etrafında bulunan balıkçı barınağı ve dalgakıran, arkasında yer alan restoranla bütünleşip seyir ve hoşça vakit geçirecek kompozisyonlar oluşturuyor. Fenerde yaşayan bulunmuyor.

KEFKEN ADASI DENİZ FENERİ

30 Kasım 1879 tarihinde inşa edilmiş olup, sonraki yıllarda yenilenen deniz feneri karadan çekilmiş deniz altı hattı sayesinde elektrikle çalışıyor. Fener ışığı 15 mil uzaklıktan görülebiliyor, 360 derece görüş açısına sahip fener kulesi, Ereğli, Amasra, Trabzon yönüne giden gemilere yön veriyor. Denizden 13 metre yükseklikte, 14 metre kule boyu ile adayı süslüyor

DEVEBOYNU KNİDOS FENERİ

Knidos Feneri
Ege ve Akdeniz'in tam da birleştiği noktadadır
Deveboynu Feneri.Asırlar boyu yolunu kaybeden
denizcilere "Hayata bağlayan ışık" oldu.Umut ışığı
olmaya da devam ediyor.
knidos: Datça Yarımadası'nın en uç kısmında, Ege ve Akdenizin birleştiği noktada Tekir Burnu üzerinde yer alan Knidos antik kenti Batı Anadolu kıyı kentlerinin en önemlilerinden biridir.

Muğla İli, Datça İlçesi, Yazı Köyü sınırları içindedir. Karaolu ile Datça'ya 35 km.'lik, -son 8 km.si stabilize- bir yol ile bağlanır. Deniz yolu ile ulaşım turizm sezonu boyunca gezi tekneleri ve yatlarla yapılmaktadır.

Bölgenin Pers hakimiyetinde olduğu sıralarda yaklaşık M.Ö. 360ta Knidoslular Datça İlçesi yakınındaki kentlerinden ayrılarak, yarımadanın en uç noktasında Hippadamos planında yeni bir Knidos kenti kurmuşlardır. Rodos devletinin kutsal yeri olan Apollon Tapınağı burada bulunmaktaydı. Strabon (XIV 656, 2, 15) burasının hem kara ve hem de ada yerleşimi ile "çift kent" görünümünde olduğunu yazmıştır. Rodos Birliği'nin önemli kentlerinden birisi olan ve gelişmiş ticareti ile şarap ihraç eden Knidos kenti, yuvarlak ve köşeli kulelerle kuvvetlendirilmiş bir surla çevrelenmiştir. Askerî ve ticarî olmak üzere iki limanı bulunmaktadır. Kentteki önemli yapılar ve alanlar; B, C, D ve E Kiliseleri, Dor Tapınağı, Propylon, Apollon Tapınağı ve Sunağı, Yuvarlak Tapınak ve Sunağı, Meclis Binası, Korinth Tapınağı, Güneş Saati, Dor Stoası, Tiyatro, Dionysos Tapınağı ve Stoası, Yamaç Evleri, Odeon, Demeter Kutsal Alanı, Nekropol ve Kap Krio Yarımadası'dır.

1856-1857 yıllarında Sir Charles T. Newton, 1967-1997 yıllarında Prof. Dr. Iris Cornelia Love tarafından kazı çalışmaları yapılan kentin tarihi, 1987 yılından itibaren, Prof. Dr. Ramazan Özgan başkanlığında yapılan bilimsel arkeolojik kazılarla yeniden aydınlanmaktadır. Çalışmalar, kentin kurulu olduğu anakarada ve Deve Boynu yani Kap Krio Adası'nda sürdürülmektedir.

Kazılarda açığa çıkarılan buluntularla yerleşimin M.Ö. 14. ve 13. yüzyıla kadar uzandığı sonucuna varılmaktadır. Kentin M.Ö. 7., 6. ve 5. yüzyıllardaki durumu oldukça parlaktır. M.Ö. 4. yüzyılda ekonomik, kültürel ve sanatsal alanlarda gelişme gösteren kent bir de tıp okulu açmış ve bilim alanında da kendini göstermiştir.

Diğer Anadolu kıyı kentleri gibi, Knidos da M.S. 7. yüzyılda Arapların istilasına uğramış ve daha sonra meydana gelen büyük depremler nedeniyle tümden yok olmuştur.

Fenerbahçe Feneri

Fenerbahçe Feneriİstanbul'un Asya yakasında Fenerbahçe burnunda bulunan deniz feneridir.
İstanbul Kadıköy ilçesinde, semte adını veren Fenerbahçe Burnu’ndaki bu fenerin tarihi Bizans dönemine kadar inmektedir. Burada tanrıça Hera’ya atanmış bir tapınak olup, Hera ve İreas diye adlandırılan kayalıklara yakın bir yerde imiş. Bu kayalıkların üzerine ise bir ateş kulesi yapılmış. Osmanlı dönemi kaynaklarında bu “Bağçe-i fener “ adı ile 1570 senelerinde kullanıldığı yazılıdır.Kanuni Sultan Süleyman Recep 969 (Mart 1562) tarihli bir fermanında bu fenerden şöyle bahsedilmektedir:
“Kalemiç burnu nâm mahalde Müslümanların ve gayrin gemileri gece ile gelüp geçerken fânûs olmamağın, ekser zamanda taşa çalup zarar ve ziyan olmağın mahâll-i mezkûrda bir fânûs yeri bina etmek murad edinmeğin, buyurdum ki.”
Bu fermandan anlaşıldığına göre, bugün Fenerbahçe Burnu dediğimiz o zamanki (Kalemiç) Burnunda çalışan bir fener olmadığı ve ilk defa Kanuni Sultan Süleyman zamanında inşa edildiği anlaşılmaktadır. Kömürciyan 1661’de yazdığı “İstanbul Tarihi” isimli kitabında buradan,
“ …denizin içine atılmış metin bir temel üzerinde yekpare bir heykel gibi yükselen kulenin tepesinde yanan ve gemileri kayalara çarpmaktan korumak için her gece sabaha kadar bir yıldız gibi parlayan”
diye bahsetmektedir.
XVII. yüzyıl Vakanüvistlerinden Râşid 1720-1721’deki tarihinde bu feneri yeni yapılacak fenerlere örnek olarak gösterir. Hüseyin Ayvansarayî de Hadîkatü’l-Cevâmi isimli eserinde:
“Fenerbahçesinde bir mahsus kule vardır ki sefinelerin gecelerde mürûr ve ubûrları içün bâlâsından kebîr kandil yanar” 
diye buradan bahsetmektedir. XVIII. yüzyıla ait tarihlerde ise burasının sadrazam ve devlet ricalinden sürgüne gönderildiklerinde kısa bir süre burada tutulduklarını yazar. 1707’de III. Ahmed’in kubbe veziri olan Seyyid Firarî Hasan Paşa Fenerbahçe Feneri’nin fenerci odasında, fenere çıkan kapının dibinde boğdurulmuş ve başı kesilerek vücudu buradan denize atılmıştır. Kesik baş, önce saraya götürülmüş sonra da Sarayburnu’ndan denize atılmıştır.
Bugünkü Fener binası 1837’de II. Mahmut zamanında yenilenmiş ve daha sonra da zaman zaman tamir edilmiştir. Zeminden 21 m. yükseklikteki yuvarlak kulesinin üzerinde iki ayrı kat halinde etrafı parmaklıklı gezinti yeri bulunmaktadır. Kulenin dibinde ise tek katlı bir bina fenere ait depo ve lojman olarak kullanılmaktadır.ayrıca Mercek yapısı sabit kristal olan fener, ışığın 15 deniz mili uzaktan görülmesini sağlıyor. Fenerbahçe Feneri, idamlar dahil pek çok olaya sahne olmuş, ingiliz işgali siırasında İngiliz askerleri kuleye çıkmak istemişler Fenerci Mediha Hanım ve annesi, içkili askerleri elinde sopayla kovalamış.Cumhuriyet'in 10'uncu yıl kutlamalarında ışıklandırılıp süslenmiş.II. Dünya Savaşı yıllarında fenerin kristali siyah perde ile kapatılarak karartılmıştır.

Şile Feneri

Şile Feneriİstanbul'un Şile ilçesinde bulunan ve İstanbul Boğazı ile Karadeniz'e hizmet veren deniz feneridir.
Türkiye'nin en büyük, dünyanın da ikinci büyük feneri Karadeniz'deki kıyı emniyetini sağlayan iki fenerden biri olan Şile Feneri, diğer büyük fenerler gibi, Osmanlı İmparatorluğu zamanında 1859 yılında yaptırılmış. Fener deniz seviyesinden 60 metre yükseklikteki kayalıklar üzerinde 110 cm. kalınlığında kule şeklinde inşa edilmiş. 20 deniz mili görüş mesafesine sahip olan, kurmal sistemli fener, ilk dönemlerde 3 fitilli gaz lambası ile çalışırken, 1968 yılında elektrikle çalışmaya başlamıştır.
Bugün müzeye çevrilen Şile Feneri'nin 150 yıllık bir geçmişi vardır.

İskenderiye Feneri

İskenderiye FeneriMısır'ın İskenderiye şehrinde inşa edilmiş; ancak günümüzde bulunmayan, Dünyanın Yedi Harikası'ndan biri ve tarihte inşa edilmiş deniz fenerlerinin en yüksek olanı.
İnşaası MÖ 285-246 yılları arasında süren fener, bu devletin ilk iki kralı Ptolemy (Batlamyus) ve Soter tarafından Mısır'da İskenderiye Limanı'nın karşısındakiPharos Adası üzerine yaptırılmıştı.
Üç bölümden oluşan fenerin mimarı Knidos'lu Sostratus'tur. Kaidesi ile birlikte 135 metre yüksekliğinde olan fener, beyaz mermerden yapılmıştı. Tepesinde bulunan, tunçtan yapılmış büyük bir ayna 70 kilometre uzaklıktan görülüyor ve limana giren gemilere rehberlik ediyordu. Alt bölümü dikdörtgen şeklinde ve yaklaşık 55 metre yüksekliğindeydi. Orta bölüm, yukarıya doğru giden rampası olan bir silindir şeklindeydi. Yaklaşık 27 metre yüksekliğindeydi. Üst bölüm ise silindir şeklindeydi ve üzerinde alevin bulunduğu bir odası vardı.
İskenderiye Feneri, antik çağın yedi harikası içinde günlük yaşam için kullanılan tek eserdir.
Üst kısmı M.S. 955 yılında bir deprem ve fırtınada kopan fenerin gövde kısmı da 1302'de başka bir depremde yıkıldı. 1500 yılında ise bu yapıya ait kalıntılar tamamen yok oldu.
Üzerinde inşa edildiği adadan dolayı Pharos olarak anılmış ve bu kelime bir çok dile yerleşmiştir. İspanyolcaFransızca ve İtalyancada Pharos, deniz fenerianlamına gelmektedir. Yıkılmadan önce yapılan resimleri, dünyadaki deniz fenerlerine yüzlerce yıldan beri örnek olmuştur.

ANADOLUFENERİ

Anadolu Feneriİstanbul'un Asya yakasında İstanbul Boğazı'nın Karadeniz'le birleştiği kuzey ucunda Yon (Hrom) Burnu üzerinde bulunan deniz feneridir. Karşısındaki Rumeli Feneri'nden 2 deniz miliuzaktadır. Fenerin bulunduğu köy de aynı isimle (Anadolufeneri) adlandırılır.
Anadolu Feneri, sabit silindir kristalinin içindeki 1000 watlık ampul, kristalin çevresinde elektrik motoruyla dönen bir paravan sayesinde yanıp sönüyor, elektrik kesintilerinde bütangaz ile desteklenir. İlk günkü gibi korunan ve açık havalarda 16 deniz mili açıklığı görebilen fener, İstanbul'un Karadeniz'e açılan kapılarından birinde Karadeniz'den gelip Boğaz'a girecek gemilere rehberlik eder.
Bulunduğu köye de adını veren fener ilk olarak 1834 yılında kurulmuş. Kırım savaşı sırasında Fransız ve İngiliz gemilerinin boğazın ve karadeniz'in girişlerini görebilmeleri için yapılmasına karar verilen fener 15 Mayıs 1856'de Fransızlar tarafından karşı sahildeki fenerle beraber kule kısmı yapılarak işletilmeye başlanmış. 1933'de Fransızlara verilen 100 senelik işletme imtiyazı iptal edilmiş ve tamamen Türklere geçmiş.
Beyaz taştan yapılmış fenerin boyu 20 metredir. Yanlızca Beykoz'a dönük yüzünün dar kısmı karanlıkta kalır. Anadolu feneri orijinal halini koruyan nadir fenerlerden biri. Bir tek fenerin kristalini döndüren motor ve ampul sonradan eklenmiş. Denizden 75 m yükseklikteki fener, saniyede bir beyaz ışık veriyor, 18 saniye bekliyor.

İSKENDERUN DENİZ FENERİ: HUZUR VEREN BİR ANIT

İSKENDERUN DENİZ FENERİ: HUZUR VEREN BİR ANIT

1755 yılında, Mısırlı Hacı Kaptan’ın kalyonu; havanın sert, gecenin de karanlık olduğu bir anda Kumkapı önlerinde karaya oturur. Sultan 3. Osman tahtadır. Sultan’a; “Eğer o mahalde ve sur üstünde bir fener yapılıp her gece kandilleri yakılsa, böyle uzaktan gelen sefineler ışığı görüp yollarını tayin ederlerdi” denmesi üzerine, Padişah 3. Osman Ahırkapı’da surların önüne bir fener kulesi yapılması emrini verir. Bu Osmanlı’da yapılan ilk deniz feneridir. Ahşaptan yapılan bu fener çıkan bir yangında yanar.. 1857 yılında taştan inşa edilir. Bizans döneminden kalma kimi fenerler varsa da, deniz fenerleri Osmanlı’da böylece yapılmaya başlanır... 
Kırım savaşı sırasında Fransız ve İngiliz donanmasının Boğaz’a giriş-çıkışını sağlamak için yapılmış Anadolufeneri, Rumelifeneri, Fenerbahçe Feneri, Bebek Feneri 1856 yılında çalışmaya başlar.
Osmanlı İmparatorluğu kıyılarında fener inşaları ve iletme imtiyazı 1860 yılında Fransız Marius Michel (Mişel Paşa) ile M. Gollas’a verilmiş ve 1856 -1904 yılları arasında 205 fener yapılmıştır. Mişel Paşa(1819-1907) yönetimindeki Fenerler İdaresi en uzun ömürlü yabancı işletme olur. Fener ayrıcalıkları 1937’de tazminat ödenerek sona erdirilir.
Günümüzde ülkemiz kıyılarında 354 adet olan deniz fenerlerinin 73 adeti Akdeniz bölgesinde yer almaktadır.
Karanlıktan, uzun ve olaysız bir deniz yolculuğundan sonra limana ramak kalmışken batma tehlikesi geçiren, akıntılarla boğuşan, her türlü olumsuz koşullardan ödü patlayan gemiciler için deniz fenerleri adeta bir can simidi niteliği taşır. İşte İskenderun körfezine gelen gemicilere selam veren, onlara ‘hoş geldiniz’ diyerek güven veren, İskenderun Feneri Kulesi de anlattığımız ilk fenerlerden birisidir. Deniz fenerinin kulesinin yerden yüksekliği 23.75 metre, dıştan dışa 2.30 metre çapında, merdiven genişliği: 80 cm. girişi: 66 metrekare (8.15x8.15) : girişte; kule girişi, yatak odası, lavabo ve depo mevcuttur..
Fener, İnönü Caddesinde, sahilde, Meteoroloji Müdürlüğü ile Orduevi arasında, Şükrü Kanatlı Kışlası’nın Nizamiyesinin girişinde oksijeni bol, güneşin en güzel görüntü verdiği, batışının en iyi seyredildiği, İskenderun akşamlarının en güzelinin yaşandığı, sevginin ve aşkın tomurcuklandığı önemli bir yerde, deniz seviyesine yakın, bir noktada bulunuyor. Eskiden körfezinin karşısında ki Karataş’a, Yumurtalık Limanına bile ışık saçarmış. Bir zamanlar yaydığı aydınlıkta denize girenlere bile kılavuzluk yapan efsane Fener; şimdilerde bir selama muhtaç yaşlı ve kimsesiz insanlar gibi… 
İskenderun Feneri Kulesi 1864 yılında yapılmıştır.”Kaptanpaşa Cami(Ulucami)’de aynı yıl inşa edilmiştir” Mişel Paşa’nın inşa ettiği fenerler arasındadır. İskenderunlular fenerden dolayı İnönü Meydanı ile Deniz Fenerinin bulunduğu alan arasında ki İnönü Caddesine de Fener Caddesi demektedir. Günümüzde Fener artık eski işlevini ve önemini kaybetmiş, daha önceleri İskenderun Körfezini kontrol edecek konumdayken, şimdilerde denizle mesafesi iyice açılmış, hatta denizi seyretmesi bile engellenmiş, etrafında ki koca binalar arasında silikleşmiş bir halde tarihi sessizliğine ve yalnızlığına bürünmüş, kendi önünü bile aydınlatamaz duruma düşmüştür. Ona selam verecek birilerini ararken; bugünlerde, O; hizasına gelen İnönü Meydanında yeni bir kaide üzerine İskenderun Belediyesi tarafından inşa edilen, Atatürk’ün en yakın silah ve demokrasi arkadaşı, Cumhuriyetimizin ikinci adamı ‘İsmet İnönü Anıtı’nın heyecanına ve onunla bakışmanın sevincine ortak olmaktadır. İskenderun Deniz Feneri, yakınında bulunan Mehmetçiklerin esenliği ve güvenliği içinde; belki sıranın kendisine de geleceğinin beklentisi içinde eski görkemli günlerine dönmenin güzelliğini hissetmektedir.
Deniz Fenerleri gemicilere ışık vermenin ötesinde denizcilerin yardımına koşar; hava durumu, işaret istasyonluğu, sis işareti, bir kazayı kıyı emniyetine bildirme, kazazede barındırma gibi görevleri olan fenerler gemicilerin karada ki en yakın arkadaşlarıdır. Ayrıca bir konuyu da ifade edelim ki; çocuklar deniz fenerlerini çok severler. Onlar, deniz fenerinin kulesinin merdivenlerine tırmanmak, sonra oradan yeryüzüne, gökyüzüne, denize bakmak isterler, bu haller çocuklara tarifsiz sevinçler verir. Hiç olmazsa çocuklar için deniz fenerleri korunmalı.
Günbatımları, balıkçı tekneleri, limana geliş gidiş halinde olan gemiler, meltemle gelen deniz kokusu içinde en güzel şekilde, İskenderun Deniz Feneri civarında seyredilir. Ülkemizde deniz seviyesinden en yüksek fenerler; Taşlıburnu(Akdeniz, Kaledonya) 227 metre, Alanya Feneri 209 metre iken, deniz seviyesine yakın olan fenerler içinde İskenderun Feneri de yer almaktadır. Mesafe olarak İskenderun Feneri; İzmir’e 635 mil, Kuşadasına 539 mil, Antalya’ya 282 mil Yumurtalık’a 20 mil mesafede olan bir liman girişinde bulunmaktadır.

YEŞİLKÖY FENERİ

Yeşilköy Feneriİstanbul Yeşilköy semtinde bulunan deniz feneridir. Marmara Denizi'nden seyirle İstanbul Boğazı'na giriş yapan gemiler ilk önce tarihi Yeşilköy Feneri'yle karşılaşır. Böylece gemiler Boğaz giriş rotalarını tespit etmiş olurlar.
1856 yılında Fransızlar tarafından taş kule olarak inşa edilen bu fener, ilk önce Ayastafonos olarak adlandırılmış. Yeşilköy Burnu'nda bulunan fenerin ismi daha sonra bulunduğu semte uygun olarak değiştirilip, Yeşilköy Feneri adını almış. 23 metre yüksekliğindeki taşkulenin yanı sıra bir de lojmanı olan Yeşilköy Feneri, 1945 - 1988 yılları arasında 3 kez restore edilmiştir.

HOŞKÖY FENERİ

Marmara Denizi Tekirdağ kıyılarında yer alan Hoşköy de ki rota feneri Hoşköy (Hora) fenerindeyiz. Metal bir kule ve fenerci koğuşu ile tamamlanan yapı Marmara'yı, Hoşköy'ü, balıkçı barınağını yüksekten seyreden bir tepede yer alıyor. Kule yanına araçla çıkılabildiği gibi, arkasından tarlalara giden toprak bir yol bulunuyor. Fener kulesi çevresinde, meyve ağaçları ve kır çiçekleri göz okşarken, kule ile deniz kıyısı arasından geçen Mürefte sahil yolu üzerinde yazlıklar fenere en yakın komşu yapılar olarak yer alıyor

BATI BURNU PONENTE DENİZ FENERİ

1861 yılında inşa edilmiş ve bir ada feneri olan pononte feneri çanakkale'ye bağlı bozcaada´nın güneydoğu burnunda yer alıyor. denizden yüksekliği 32 metre olan fener, çakar sistemli olup, 100 mm billur tipinde ve güneş enerjisi ile çalışırken, ışığının görünme mesafesi 15 deniz mili olduğu belirtiliyor. bozcaada bulunan batı burnu pononte feneri çevresinde ki rüzgârla elektrik üreten pervanelerle yer alıp, konum olarak önemli bir noktada bulunuyor. çok önceki yıllarda bozcada çevresinde gece seyir halindeki tekne ve gemilerin kayalıklara çarpıp batmaması, gemicilere yön göstermesi amacıyla burunlarda yağlı kandiller, bezler yakıldığı anlatılıyor.

DEVEBOYNU KNİDOS FENERİ

Knidos Feneri
Ege ve Akdeniz'in tam da birleştiği noktadadır
Deveboynu Feneri.Asırlar boyu yolunu kaybeden
denizcilere "Hayata bağlayan ışık" oldu.Umut ışığı
olmaya da devam ediyor.
knidos: Datça Yarımadası'nın en uç kısmında, Ege ve Akdenizin birleştiği noktada Tekir Burnu üzerinde yer alan Knidos antik kenti Batı Anadolu kıyı kentlerinin en önemlilerinden biridir.

Muğla İli, Datça İlçesi, Yazı Köyü sınırları içindedir. Karaolu ile Datça'ya 35 km.'lik, -son 8 km.si stabilize- bir yol ile bağlanır. Deniz yolu ile ulaşım turizm sezonu boyunca gezi tekneleri ve yatlarla yapılmaktadır.

Bölgenin Pers hakimiyetinde olduğu sıralarda yaklaşık M.Ö. 360ta Knidoslular Datça İlçesi yakınındaki kentlerinden ayrılarak, yarımadanın en uç noktasında Hippadamos planında yeni bir Knidos kenti kurmuşlardır. Rodos devletinin kutsal yeri olan Apollon Tapınağı burada bulunmaktaydı. Strabon (XIV 656, 2, 15) burasının hem kara ve hem de ada yerleşimi ile "çift kent" görünümünde olduğunu yazmıştır. Rodos Birliği'nin önemli kentlerinden birisi olan ve gelişmiş ticareti ile şarap ihraç eden Knidos kenti, yuvarlak ve köşeli kulelerle kuvvetlendirilmiş bir surla çevrelenmiştir. Askerî ve ticarî olmak üzere iki limanı bulunmaktadır. Kentteki önemli yapılar ve alanlar; B, C, D ve E Kiliseleri, Dor Tapınağı, Propylon, Apollon Tapınağı ve Sunağı, Yuvarlak Tapınak ve Sunağı, Meclis Binası, Korinth Tapınağı, Güneş Saati, Dor Stoası, Tiyatro, Dionysos Tapınağı ve Stoası, Yamaç Evleri, Odeon, Demeter Kutsal Alanı, Nekropol ve Kap Krio Yarımadası'dır.

1856-1857 yıllarında Sir Charles T. Newton, 1967-1997 yıllarında Prof. Dr. Iris Cornelia Love tarafından kazı çalışmaları yapılan kentin tarihi, 1987 yılından itibaren, Prof. Dr. Ramazan Özgan başkanlığında yapılan bilimsel arkeolojik kazılarla yeniden aydınlanmaktadır. Çalışmalar, kentin kurulu olduğu anakarada ve Deve Boynu yani Kap Krio Adası'nda sürdürülmektedir.

Kazılarda açığa çıkarılan buluntularla yerleşimin M.Ö. 14. ve 13. yüzyıla kadar uzandığı sonucuna varılmaktadır. Kentin M.Ö. 7., 6. ve 5. yüzyıllardaki durumu oldukça parlaktır. M.Ö. 4. yüzyılda ekonomik, kültürel ve sanatsal alanlarda gelişme gösteren kent bir de tıp okulu açmış ve bilim alanında da kendini göstermiştir.

Diğer Anadolu kıyı kentleri gibi, Knidos da M.S. 7. yüzyılda Arapların istilasına uğramış ve daha sonra meydana gelen büyük depremler nedeniyle tümden yok olmuştur.

GELİDONYA FENERİ

<span class="Apple-style-span" style="font-size: x-small;">
</span>
<table border="0" cellpadding="0" cellspacing="0"><tbody>
<tr><td bgcolor="#f3f3f3"><div align="left">
<span class="blok" style="color: black; font-family: &quot;Trebuchet MS&quot;; font-size: 11px;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: large;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: x-small;">Akdeniz kılavuz fenerlerinden biri olan Gelidonya deniz Feneri 1934 yılında Antalya’ nın Kumluca ilçesi Taşlık burnunda Tarihi Likya yolu üzerinde inşasına başlanmış 1936 yılında hizmete açılmıştır. 227 metrelik rakımıyla Türkiye’ nin en yükseğe konumlanmış feneri olan Gelidonya Feneri sivri kayalıklar üzerine ulaşımı oldukça zor olan ve günümüzde bile elektrik ulaştırılamadığı için elle kurularak çalıştırılan bir deniz feneridir.</span></span>
<span class="Apple-style-span" style="font-size: large;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: x-small;">Fenere ulaştığınız zaman denizin beş adalarla ( Gelidonya adaları ) birlikte oluşturduğu alabildiğine gizemli ve vahşi güzellikler karşısında ürpermemek mümkün değildir. Tarifi zor duyguların yaşandığı bu noktada zamanın durduğunu hissedersiniz. Belki de burası adı henüz konmamış bir masal ülkesidir. Doğanın yalnızlığında çam ağaçları kokuları arasında Akdeniz güneşiyle yıkanan Gelidonya Feneri,
Türkiye’ nin en etkileyici en güzel manzaralı deniz feneridir.</span></span></span></div>
</td></tr>
</tbody></table>

Gerzefeneri

 Karadeniz'in Sinop ili Gerze sahilinde deniz seviyesine yakın bir burunda dalgalarla çarpışan, adeta sürekli yıkanan deniz feneri, çevresinde dolaşma imkânı bulunan geniş bir platformla ziyaretçileri karşılıyor. Kıyıda ki yeri, yerleşim birimlerine çok yakın olmasına karşın, yalnızlığın buram buram yaşanıp, hissedildiği, huzur veren, senarist olup film, fotoğraf çekmeye özendiren özel bir konuma sahip.
 Etrafında bulunan balıkçı barınağı ve dalgakıran, arkasında yer alan restoranla bütünleşip seyir ve hoşça vakit geçirecek kompozisyonlar oluşturuyor. Fenerde yaşayan bulunmuyor.

kerempe deniz feneri

KEREMPE DENİZ FENERİ
Her biri ayrı efsane olan fenerlerimizden biri olan Kerempe feneri Cide ilçesinde bulunan Kerempe burnunda yer alıp, denizden 82 metre yükseklikte bulunuyor. Yüksekliğine Karadeniz'in sis'i bile ulaşamadığı belirtilen Kerempe feneri yanında sis düdük binası yer alıyor. Deniz fenerleri, Kızılırmak nehrinin denize döküldüğü yerde Bafra feneri, Hopa-Sarp hudut feneri, İskenderun-Arzus Işıklı Köyü yakınlarında Akıncı feneri, Gelibolu yarımadası en uç noktasında yer alan Mehmetçik feneri, Alanya kalesi üzerinde ki Alanya feneri, Mersin limanı içinde Mersin Feneri, Anamuryum antik kentinde Anamur feneri, gibi daha birçok yerde bulunuyor.
Fener / Sinyal Adı
:
AMASRA FENERİ
Kuruluş Tarihi
:
01.01.1863
Bölge
:
Karadeniz
İl
:
Kastamonu
İlçe
:
Amasra

16 Mayıs 2011 Pazartesi

Deniz fenerleri Hakkında Bilgilendirme


Fenerlerin görünme uzaklıkları 

Fener ışıklarının görünme mesafelerin, fener kulesinin deniz seviyesinden yüksekliğine ve ışığın yoğunluğuna bağlıdır.
H metre olarak fener ışığının, h metre olarak göz hizasının denizden yüksekliğini göstermek üzere, fenerin görünme mesafesi deniz mili olarak aşağıdaki formülden bulunur.
Görünme Mesafesi= 2.075(H 0,5 +h 0,5)

Işıkların coğrafi menzili 

H metre olarak fener ışığının, h metre olarak göz hizasının denizden yüksekliğini göstermek üzere, fenerin görünme mesafesi deniz mili olarak aşağıdaki formülden bulunur.
Görünme Mesafesi= 2.075(H 0,5 +h 0,5) h mesafesi = görünme uzaklığı

Işıkların yüksekliği 

Kıyı ışıkları için genellikle 45 metre uygun bir yüksekliktir. Ege, Marmara ve Karadeniz gibi kapalı ve birbirine yakın adalarla dolu kıyılardaki fenerler, okyanus kıyısındakilerden daha kısadır.

Fenerlerin optik sistemleri 

Fener kulesi üstünde yakılan bir ateş ışığının yaklaşık %97 si, arkasında yansıtıcı bulunması halinde ise yaklaşık %83 ü kaybolur. Mercek kullanımıyla kayıp % 17 ye kadar azaltılmıştır. Optik sistemlerdeki en köklü değişiklik Fransız Mühendis Augustine Jean Fresnel (1788-1827) tarafından yapılmıştır. İcat ettiği mercek sistemi ilk olarak 1823 yılında Cordouan fenerinde uygulanmıştır.

Katoptrik Sistem 

Bu aygıt tipinde ışınlar bir yansıtıcı yüzeyden sadece yansıtılır. Işık kaynağı yansıtıcının odak merkezine konur.

Katadioptrik Sistem 

Bu sistemde ışınlar kırılarak cam ortama girdikten sonra, ortamı terk etmeden toplam içsel yansımaya uğrar. Işınlar ortamı terk ederken bir kere daha kırılır. Bu yöntemde ışık ışınlarının cam prizmadaki kırılma ve yansıma özelliklerinin ikisi birden kullanılır. Amerika'da Florida Key West fenerinin First Order Fresnel Merceği ile Second Order Bir Fresnel Merceğinin resimleri "first" ve "second" kelimeleri üzerine tıklayarak görülebilir. Hiperradyal üçlü flaşlı bir Fresnel merceğini, Altı flaşlı bir Fresnel merceğini ve Sabit ışıklı bir Fresnel merceğini yine farklı renkteki kelimeler üzerine tıklayarak görebilirsiniz.

Fenerlerin ışık kaynakları 

  • Odun ve Kömür: Isle of May'de 1810, St. Bees'te 1823 yılına kadar kullanıldı.
  • Yağ:1823 ten itibaren kullanılmağa başlandı. (Balina, domuz , kakao, kolza yağı ve madeni yağları)
  • Akkor Gömlekli Madeni Yağ Yakıcılar: 1898'den itibaren,
  • Hava Gazı: 1837'den itibaren,
  • Petrol Gazı: 1870'lerden itibaren,
  • Asetilen: 1896'dan itibaren kullanıldı.
  • Elektrik: İlk deneyler 1858 de yapıldı. İlk uygulamalar ise 1886 da Isle of May'de ve 1888 de St. Catherine'de yapıldı.

Fenerlerin yapı malzemeleri 

  • Taş: Antik çağdan itibaren kullanılan en eski fener yapı malzemesi taştır. En tanınmış örnekleri İngiltere'deki Eddystone ve Fransa'daki Cordouan fenerleridir.
  • Ahşap: Özellikle Amerika'da, 18. yüzyıl ortalarında hizmete sokulan deniz fenerlerinin büyük çoğunluğu ahşap kullanılarak inşa edilmiştir. Doğa etkilerine dayanım süresinin kısalığı ve yangınlar nedeniyle kullanımı giderek azalmıştır.
  • Tuğla: Taş kule maliyetinin, önemli ölçüde arttığı durumlarda yapı malzemesi olarak taşın yerini tuğla almıştır.
  • Dökme Demir Levhalar: Taş ve tuğla maliyetinin yüksek, zemin taşıma gücünün yeterli olmadığı durumlarda, fener kulelerinin birçoğu dökme demir levhalar kullanılarak yapılmıştır.
  • Çelik Kafes Sistem: Bu tip fener kuleleri zemine aktarılacak yüklerin küçük olması gerektiğinde tercih edilir.
  • Betonarme: Betonarme, fener kulelerinde yaygın bir kullanım alanı bulmuştur.
  • Alüminyum ve Fiberglas: Sınırlı da olsa, son dönemlerde fener kulesi yapımında alüminyum ve fiberglas kullanılmıştır.

Fenerlerin yönetimi 

1755 yılında inşa edilen ilk Ahırkapı deniz fenerinin bakımı Bostancı Ocağı neferleri tarafından üstlenilmiş, kandillerinde yakılacak yağ ise Topkapı Sarayı'ndan sağlanmıştır. I. Abdülhamit döneminde fenerin idaresi gedik usulüne bağlanarak babadan oğula geçmeye başlamış ve bu gelenek günümüze kadar devam etmiştir. 1860 yılında Osmanlı Devleti Fenerler İdare-i Umumiyesini kurarak fenerlerin işletme imtiyazını Michel Marius ve Bernard Camille Collas adında iki Fransıza vermiştir. Cumhuriyet döneminde devlet, 3302 sayılı kanunla Fenerler İdare-i Umumiyesini satın almış ve 1 ocak 1938 de Denizbank'a devretmiştir. Birçok yönetim ve isim değişikliğinden sonra fenerlerin yönetimi 12 mayıs 1997 de kurulan "Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma İşletmeleri Genel Müdürlüğü"ne bağlanmıştır. İngiltere'de genel deniz feneri idaresi Corporation of Trinity House'tur. Fransa'da 1792 yılında kurulan Köprüler ve Yollar İdaresi'nin kontrolu altında bulunan Fenerler İdaresi "Service des Phares et Balises" adı ile tanınır. Amerika'da, 1 Temmuz 1939 dan itibaren fener hizmetleri, "U.S. Coast Guard" teşkilatı tarafından yürütülmektedir.

Fenerlerin geleceği 

Fenerlerdeki otomasyonun yaygınlaşması ve uydu haberleşme sistemlerindeki gelişmeler deniz fenerlerine duyulan gereksinimi giderek azaltmaktadır. Deniz fenerleri birçok ülkede uzaktan idare edilmekte ve fenerlerde bekçi bulunmamaktadır. Eskiden bekçilerin oturduğu konutlar otel, lokanta, alışveriş mağazası vs. gibi turistik amaçlarla kullanılmaktadır. Otomasyona geçişle birlikte, yakın gelecekte bakıcısız kalacak deniz fenerlerinin bakım ve onarımları kurumları için büyük bir yük olacaktır. Bakım ve onarımların işletmelere yük olmadan yapılabilmesi ve fenerlerin tarihi bir miras olarak gelecek kuşaklara aktarılması için çalışma yapacak birimlerin vakit geçirilmeden oluşturulması ve önlemlerin şimdiden belirlenmesi gerekmektedir. Ülkemizdeki deniz fenerlerinden hiç olmazsa bir kısmı ziyarete açılmalı ve önemli deniz fenerleri yakınında müzeler oluşturulmalıdır. Bu uygulama hem toplumu bilgilendirme açısından hem de bu tarihi mirasa sahip çıkılması gereğinin hissettirilmesi bakımından yararlı olacaktır.

Fenerler ile ilgili ilginç bilgilerimiz 

Açık denizde kayalıklar üzerine inşa edilmiş ilk taş deniz feneri, Smeaton tarafından yapılan Eddystone fener kulesidir (1759). Smeaton inşaat mühendisliğinin babası olarak tanınır. Fener inşaatı sırasında, yeni uygulamalar icat etmiştir. Örneğin taşların birbirine geçme olarak kullanılması, deniz çimentosu, taşları gemiden inşaat sahasına aktarmak için kullanılan özel vinçler bunlardan sadece üçüdür. Fenercilerin hava koşulları yüzünden uzun zaman karaya çıkamamaları durumunda, yiyecek tükendiğinde, aydınlatmada kullanılan mumları yemeleri gerekebiliyordu. O zamanki mumlar hayvansal ve bitkisel yağ kökenli olduklarından sindirilebilen türden idiler. Dünyada nükleer güçle çalışan tek fener Estonya'daki Tallinn feneridir. Fener ışıklarının yoğunluğunu arttırmak için dev boyutlarda cam prizmalar ve mercekler kullanılmıştır. Bunların en büyüklerinin ağırlığı 5 tona ulaşıyordu. Merceklerin bağlı olduğu platform cıva üstünde yüzüyor ve bir parmak itişi ile harekete geçebiliyordu. Alaska'daki Scotch Cap deniz feneri 1946 yılında Büyük Okyanusta meydana gelen 7,3 şiddetinde bir depremden sonra kıyıdaki yüksekliği 30 metreyi aşan bir tsunami dalgası ile yıkılmış, 5 kişilik fener personeli kaybolmuştur. Şiddetli fırtınalarda dalgalar 45 metre yüksekliğindeki bir fener kulesini tamamen örtebilmekte ve fener fanusunun 12,5 mm kalınlığındaki camlarını kırabilmektedir. Fanus içine o kadar çok deniz suyu girebilir ki fenerciler sularla beraber merdivenlerden sürüklenmemek için kendilerini merdiven korkuluklarına bağlamak zorunda kalabilirler. En şanssız deniz feneri yapımcısı, en sağlam deniz fenerini yaptığına inanan Henry Winstanley'dir. Yaptığı fenerin sağlamlığına çok güveniyordu. Herkese, en şiddetli fırtınada bile fener içinde kalmak istediğini söylüyordu. Dileği gerçekleşti, fakat yaptığı fener, İngiltere tarihinin en büyük fırtınasında yıkıldı ve dalgalara sürüklenen fenerde hayatını kaybetti.
Bir zamanlar Longships deniz feneri bakıcısının kayalık korsanları tarafından kaçırıldığı, ancak bakıcının küçük kızını fenerde unuttukları söylenir. Küçük kız içinde aile İncil'inin de bulunduğu kitapların üzerine çıkarak, babası serbest bırakılıncaya kadar yağ lambasını yanar durumda tutmayı başarmıştır. Fransa'da Brittany kıyısı açıklarındaki Vierge adasında bulunan fenerin yüksekliği 83 metre olup dünyadaki en yüksek tuğla fener kulesidir. Amerika'nın en yüksek fener kulesi Cape Hatteras'tır. Tepeliğine kadar olan yüksekliği 63,40 metredir. Dünyanın en yüksek feneri Japonya'da Yokohama'daki Yamashita park içinde bulunan 106 metre yüksekliğindeki çelik konstrüksiyon fener kulesidir. Cristof Colomb'un amcası olan Antonio Columbo 1449 yılında meşhur Cenova fenerinin bakıcısı idi. 1895 teYeni Zelanda'da, Stephen adasında nadir bir çalıkuşu türü keşfedildi. Yok olan türünün son örneği olan bu çalıkuşunu deniz feneri bakıcısının kedisi yedi.